11 Ekim 2009 Pazar

lage*****

ellerim bir avuç yaşı buharlaştırmak üzre ava çıkmış alevler gibidirler
sen her akşam içersin, sen uyurken -muhtemelen- ben ağlarım bilemezsin..
sen de ağlamışsındır bana olmasa da artık zira
tek vaktini kesin olarak bilirim
benden 7 sene 18 gün evvel 15 saat sonra..

adım ne derim daha ziyade artık benim
bir önemi yoktur suretsiz ve teklifsiz
sıradan bir kalp ağrısı çeken im..
getirsen koysan ellerini ellerimin üzerine
gözlerini çarptırsan yine
izmir'e demir atan bir arabalı vapur gibi gözlerime
'tamam, geçti' desen 'bebeğim..sokayım seni kalbime..'
inan kafamı aortundan dahi çıkartmam bir daha..

daha demin yatmadan yaşamışım gibi o denli
bir kap kısıır, kaşıklar, bir havlu ve su şişesi
yıldızları izlemeden önce sen bir parkın seyrek çimlerinden
ben tam tüm aşırdıklarımı sana vermişken evden
benden bir öpücük istemiştin..
inan şu anı yaşayacağımı bilseydim ben
bir vakit olsun dahi ayrılmazdım seni öpmekten..
ama artık senin 'artık asla' na inat
artık bir kez daha vazgeçemem senden!

senin için değil yalnız
ruhumu ihya eder seni karşılıksız sevebilme hünerim
ben ki nihayetinde suretsiz..sefil bir bencilim..

s.e.v.

köpükler ve balonlar

bir şarkı gibi alıp beni eline
ancak kendi silsilesine ayak uydurtur..
kenti ritmine..
neden diye sormazdım istemezse
ama birileri hep soruyor..neyim eksik benim.?

ben senin bacakları içine kıvrılmış müzik aletindim
ayaklıksız ayakta duran tek müzik aletin
bir yere yaslamadan tutabildiğin..
tellerime basmanı istemezdim..
gözlerime baksan istediğin şarkıyı söylerim..

o an o kadarını farkedemedim hatta
sen dediğinde bu kadarı da fazla dedim..

ben sen benim gözlerime bakarken o an
-ne kadar da sevdiğini- düşünüyor derdim
sevip sevmediğinmiş düşündüğün
hatta ve hatta sevmediğin.
olsun..

elim elinin üstünde eğreti dururken
-ona da dedim ama..gittim..evet! ve başkasının koynuna girdim!-
kırdığımı farkettim seni
bilemezdim ki o an bu denli incitebileceğini beni..

kimin kırık kalbi elimdeki?
kimin ingiliz anahtarı gerekir ki.?

hiç yapmadığım şeyleri senle de yapamadım
bir dilek hakkım vardı oysa..
-bilmiyorum ne kadar ama-
geç olsa da sana harcadım

o fitiller daha mı sıcaktır sana benden
alt-üst olan sen değilmişsin gibi
dileğim bu olmamalıydı bugün
evet belki yine seninle ilgili
bu kadar umarsız kalmamalıydı gidip gelen titrek ateş
sönen aydınlıkların karbondioksitli nefesi benimkinden daha kuvvetli..

demek istemezdim öyle
demedim saysak..
öyle olurdu, sen demiştin bunu..

şimdi düşünüyorum da
son gelişin benim üstüme
son değişi daha birçoğunun göremediği saçları yüzüme
sabun köpükleri..
balonlar..
sendenmiş o gün..
özür dilerim kendimden sonra da
bunu yaşatmak istemezdim..

sadece sevişmek istemiş benle
öpüşmek nezaketten..

s.e.v.

bir rakıda ben düşsem aklına..

bir sabah benle uyansan
dokunabilmek değil dediğim
yalnız, beynini uyarırken ben.. uyansan
hoşuna gitse 'ben' düşüncesi
bir telefon açıp hoh'lasan

bir sabah benle uyansan derim..
düşüncemle
her gece derim bunu
söz konusu sabahtan önceki her gece

bir sabah benle uyansan
hatta biraz da geceden düşsem aklına
üşürsen ben örter gibi olsam üstünü-çekerken pikeyi-
gülümsersen rüyanda, ben öptüğümden olsa ensenden

bir sabah benle uyansan
bir sabah 'ya..seviyorum!' desen o'nu
ve 'o' ben olsam
öyle iyi hissetsen ki rahat da olsa için
benim olsan, yadırgamadan
öpsen..zorlamadan..

bir gece rüyanda benim olsan
uyandığında elin boşa vurunca burkulsa için
özlesen beni
koyamasan yerime kimseyi

bir rakıda ben düşsem aklına
şarap dudağını dilini benim rujum gibi boyasa
bir kaktüse dönsen yüzünü meyvesinden bahsetsen
ben farkında olsam bu sefer senin
bocalamadan bıraksam kendimi..

ve bir gececik sarılabilsek birbirimize
saatimizi kurmadan uyayabilsek
hiçbir uçak kalkmayacak olsa o gecenin gündüzünde
hiçbir tur olmayacak olsa..
hiçbir tur..hiçbir yere!

ve baksam gözlerine ve baksan aynı ateşle
ben kumları çıkartırken sandaletimden eğilip 'küçük sevgilim' dermiş gibi bana
dokunsan yine gözlerimden içime
'aslında dokunmadan hiçbir yerime; aynı anda her yerime dokunabilen tek kişi' olan sen..
okusan içimi
tekrar heyecanlandırabilsem seni
beni yine çok sevsen..
ama eskisi gibi..

s.e.v.

midye dolmacılar tarih olsun arz ederim!

bir şarapnel parçası girmiş gibi göğsüme
nasıl kanıyor sıcak sıcak göğsüm içine
sular damlarken çenenden ve kirpiklerinden
bana 'çok seviyorum seni' demişliğin var..
tam sırası budur bu cümlenin kelimelerinin
benim yanaklarım hep kırmızı, güneşten, tabi
ama güneşten yanmam utanmamın üstüne konmasın!
zorla zorla hayır dedirttiriyorum sana, kendime
hakaretler et bana ne olur, sevme
sevgini kendiminkiyle karıştırıyorum..
bir umut
umut her zaman yok mudur
üzüyorum seni biliyorum
bencil olmayınca elime yüzüme bulaşmıyor mu her şey
içimden geleni söylüyorum artık
içimden gelip geçeni
içimi delip geçeni
ve mükemmel eserim yıkılmaya başladı
daha da insanüstü bir çabayla neler söyletebildim sana
zoru başardım.. aferin bana!
rezervuar nasıl doldurulur senden öğrendim biliyor musun?
hiç demedim bunu sana
canlı müzikler yanımızda cansız kalırdı
ne zaman çıktın yatağımın altından
bir kramp daha beline
bırak kendimi suçlayayım
üzülme artık halime
elinde kaydırdığın buz nasıl erir bir raddede
öyle kayarım ben
erir ilk, sonra buhar olurum
sonra sen yanımdayken hiç yağmur yağmadı
kulaklarına yağmak istiyorum..
senin zarlarını attım
senin kartlarından oynarım ben
benim aklımda sen
senin aklında biri
birinin aklında sen muhtemelen
ne şanslı biri..
bir uçak infilak etti gözümün önünde
sefer izmir-istanbul
hiç bu kadar alçaktan uçmamıştım dedim
'domatesler neden?'
'göze hitaben..'
midye dolmacılar tarih olsun arz ederim!
senden beri hiç yemedim
yemem bidaha da
andım var!

s.e.v.

yaşlı denemecinin kısa hikayesi

sonra onun sigarası bitti
hikayesini nasıl bir sigaraya doldurmuşsa
izmarit gibi ruhunu da eliyle öyle küllüğe bastırmasını bilirdi..

sonra onun kavgası bitti hayatla
barmenle barista savaştı onun için
uyutmak için biri, ayıltmak için..

ne zaman ödünç kitapları geri gelse
bakardı kapağına kat izleri var mı
sayfaları kıvrılmış mı
su dökülmüş mü 175. sayfaya ?
baktı ki werther'in h'si silinmiş
ölüm bu olsa gerek
yaşaması kaç sayfaysa..

her sabah uyandığında yaşamını kaleme almak ister
her akşam uyurdu..
küçük çiftlik evinde olmayan hizmetçisine
bir sürü yalan uydururdu..

mürekkebi bitmiş dolma kalemi
keserken parşomenin sayfalarını
ağzından kan geldi
sonra gözü kanına düştü
böyle öldü.

s.e.v.

..ya da nasıl istersen

ah dedin, acıdı daha demeden canım..
ben senin kuklanım iplerim gözlerine bağlı
yatağının yanındaki kitapların üstüne ser beni
aralarında kurut ya da nasıl istersen

söylenmeyecek sözler söyledim yine
ve söylerim de aklının ucundaki ben değilim bile bile
ne kadar da aptalım ne kadar sersem!
umursama artık beni gülümse ya da sen nasıl istersen

bir günü hatırlarım havalar şimdiden sıcakça
şehir istanbul bile değil -ki istanbul yormuş hayli seni
istanbul'a atmak suçu kolay olur o şimdi masum benden
geciktir veya harca beni ya da sen nasıl istersen

inanma denilenlere bozmam ben andımı
öyle hunharca saldırmadım ya da değillerdi 2o'lik pakette!
sen 'yat uyu' dedin ben de yaptım onu teklifsizce
ama akmayacak yaşlarım diye söz veremem..

karadan ve denizden gelmiştim oraya
bir türlü görüşemediğimiz günleri özledim
ama ikimiz de beklerdik koşma ve içme zamanını
yunusların arkasından az yollar çizmedik :)

ve bir Bulut'u kaydırmışsın bir gün ben yokken
ellerinden öpesim geldi nasıl da sahiplenirdin beni sen
ne desen haklısın ve de ne yapsan
'doğru kişi yanlış zaman' evet doğrudur belki..
ama esasen aptal bir kafa var o da benimki..

hep güçlü olman gerekti, sen hariç benim için de
ağlamadıysam giderken bir an sen tuttun yaşlarımı gözlerimin eşiğinde
basardım göğsüme battaniyenle seni
bir çocuk parkı
bir çocuk
bir de çocuk gibi deli bir kadın
artık bana kalbi donuk..

bazı sözlere cevap verilmez, vermemen gerek di mi?
verme desem, farazi desem..yalan olur gerçi..
ah girebilsem içine bir görsem etrafı
biliyorum değiştiremem, ama söz sessiz olurum..

içimi kurum kaplamış hık diyor kalıyor bir şeyler boğazımda
ben o gözlerinde gördüğüm şeyi anam avradım oldun kimsede görmedim!
insan gözleriyle nasıl ısıtır dedim dokunmadan
ki dokunsa yanarım
bir gözüme bakıyor içime dokunuyor gibi
içimi dokunsa benden olur birden sanki!
olsa başımla beraber ama artık olmaz diyorsun içime,dedin de..
'evet' deme lütfen incinir içim yine..yine..
ah sevgilim demiştin..
ağzından kaçırsan
tamam susarım..
yatıp uyurum
sarılmayacaksın bilirken yine de..
ya da nasıl istersen..

s.e.v.

cheers from the island

yeni ayrılmışım gibi dudaklarından
uçuruma sürükleyen senin giderkenki rüzgarın değil gibi
ağlamayıp genzime akıttığım yaşlar benim değil sanki
dönmeden arkanı git demen demin gibi
her an ilk biramdan sonra gibi kızarık
özlemem kızarık, sevmem cabası
yalnız kalabildiğimiz tek yer gibi, odan gibi cüretkar bir ısırık
artık cürret edemeyeceğim kadar..

buralarda bir yerdeyim..
sen merak etme beni
uyuyorum ve uyanıyor ve eşlik eden bir hissiyat bana
artık dile getirmek hakaret gibi..
öyle içime işlemiş..

buralarda bir yerdeyim ben
ne yakın
ne uzak
ne aklımda oyunlar var
ne ilham önceden gelir..
bir yasağı delmek gibi elini uzatman bana
bir geçmişe sarmak gibi
biliyorum yorma kendini..
sen hep önüne bakarsın..

buralarda bir yerdeyim ben..
sen çağırana kadar gelmeyeceğim
ve sen git diyene kadar gitmem
ayağıma yuvarlanan taşları tekmelerim
kestane alırım kırmızı arabalı seyyardan
bir sigara yakarım dumanı seni çizen
kızma.. fazla içmem..

buralarda bir yerlerdeyim ben
rengim daha bir beyaz olsun isterim ki dizelerin bana sanayım
fark etmişsindir bugünlerde pek pesimist bir ruhiyetteyim
her gün bir tarafıma felç gelir
geleceğe dair beklentim: kafamı şöyle sert bir yere çarpayım..

el çırpar insanlar doğmamışların doğumgününe
aşk'a içer bazıları, bazıları tekrar sevebilmeye..
bir tokuş hakkın olsa bardağıma, ne derdin?
bana harcama..
ben zaten seninim..

s.e.v.