2 Ocak 2011 Pazar

mucit

bir sıyrılışın var kalabalıktan, bir şeyin var farklı yanındakinden

yanındakinin her şeyi diğerleriyle aynı gibi

başka bir duruşu var yürüyüşünün

yalnız yürür gibi oluyorsun beyoğlu'nda,

bir de yanından tramvay geçiyor - ikinizsiniz..

bir gülüşün var açılan kapanan onca ağzın arasında,

gülmeyi sen icat etmişsin gibi, senden öğrenip uyguluyorum.

bir şeyler söylüyorum bilmeden ne dediğimi.. adını biliyorum, vurguluyorum.

ayrı bir rengi var teninin, o rengi sen icat etmişsin gibi

(boynun biraz açığı o rengin)

bir de saçların düşerse omzuna

(saçların sık, zengin)

bakakalırım sana öyle

(belki değilim dengin)

eminim ama: bu bakışımı sen icat ettin.

s.e.v.

başka bir şey

otobüslere göre uyanırım, ben isterdim ki yapraklar yalasın topuklarını

susup ağlarım, ağlamak gözyaşı değildir.

birkaç yıldıza göre toparlanırım aniden

konuşurken gülersin sen, gülmek öyle sesli olmaz.

kaçamak bakışlarımızı yakalarız birbirimizin

utançtan elmalar büyütürüz

uzaktan uzağa öpüşürüz biz

ve öpüşmek safi ağızla olmaz.

küçükken karın yağmasını beklerdim -ağzım buğu yaparken pencereye

şimdi karla tatil olmayan okullar kazandık, gidiyoruz.

susup dinledin sen beni, ben sustum

konuşmak nasıl sığar iki kelimeye?

susmak, sağırların duymadığı değil.

s.e.v.