25 Ocak 2011 Salı

bu yüzden.

seni ayakta tutan tek şey ayakların değil
yoksa nasıl üstesinden gelebilirsin?

s.e.v.

2 Ocak 2011 Pazar

mucit

bir sıyrılışın var kalabalıktan, bir şeyin var farklı yanındakinden

yanındakinin her şeyi diğerleriyle aynı gibi

başka bir duruşu var yürüyüşünün

yalnız yürür gibi oluyorsun beyoğlu'nda,

bir de yanından tramvay geçiyor - ikinizsiniz..

bir gülüşün var açılan kapanan onca ağzın arasında,

gülmeyi sen icat etmişsin gibi, senden öğrenip uyguluyorum.

bir şeyler söylüyorum bilmeden ne dediğimi.. adını biliyorum, vurguluyorum.

ayrı bir rengi var teninin, o rengi sen icat etmişsin gibi

(boynun biraz açığı o rengin)

bir de saçların düşerse omzuna

(saçların sık, zengin)

bakakalırım sana öyle

(belki değilim dengin)

eminim ama: bu bakışımı sen icat ettin.

s.e.v.

başka bir şey

otobüslere göre uyanırım, ben isterdim ki yapraklar yalasın topuklarını

susup ağlarım, ağlamak gözyaşı değildir.

birkaç yıldıza göre toparlanırım aniden

konuşurken gülersin sen, gülmek öyle sesli olmaz.

kaçamak bakışlarımızı yakalarız birbirimizin

utançtan elmalar büyütürüz

uzaktan uzağa öpüşürüz biz

ve öpüşmek safi ağızla olmaz.

küçükken karın yağmasını beklerdim -ağzım buğu yaparken pencereye

şimdi karla tatil olmayan okullar kazandık, gidiyoruz.

susup dinledin sen beni, ben sustum

konuşmak nasıl sığar iki kelimeye?

susmak, sağırların duymadığı değil.

s.e.v.

16 Kasım 2010 Salı

kunduz

eğer bir gün ağlarsan ve benim yanımdaysan
boynunu hafif büküp burukça gülüp ağlarsın
eğer bir gün ağlarsan ve ben gözyaşlarını silmeden, dayanırsam
onlar bir yol çizer, ve o yol geçer güzel boynundan..
eğer bir gün sen ağlarken benim yanımdayken
gözyaşların rahat etsin diye küçük yastıklar dikmişsem ben
ve bil ki hesaplamışımdır senin sarsılışlarınla düşecekleri yeri önceden
ve sen bilirsin kadıköyde nasıl kestirmeden gidileceğini boğaya
ben beşiktaştan nasıl yürüneceğini bilirim
yolda izmaritlerin fotoğrafını çeken benim
kimse de bilmez eski kaldırımlarla törpülerim tırnaklarımı
insan birlikte olduğunu mutlu etmeyi değil
birlikte olmasalar da mutluluğunu düşünür mü be sevdiğinin!
enayi mi dersiniz siz?
ben daha çok aşk diyorum.


s.e.v.

13 Kasım 2010 Cumartesi

..ya da nasıl istersen

ah dedin, acıdı daha demeden canım..
ben senin kuklanım iplerim gözlerine bağlı
yatağının yanındaki kitapların üstüne ser beni
aralarında kurut ya da nasıl istersen

söylenmeyecek sözler söyledim yine
ve söylerim de aklının ucundaki ben değilim bile bile
ne kadar da aptalım ne kadar sersem!
umursama artık beni gülümse ya da sen nasıl istersen

bir günü hatırlarım havalar şimdiden sıcakça
şehir istanbul bile değil -ki istanbul yormuş hayli seni
istanbul'a atmak suçu kolay olur o şimdi masum benden
geciktir veya harca beni ya da sen nasıl istersen

inanma denilenlere bozmam ben andımı
öyle hunharca saldırmadım ya da değillerdi 2o'lik pakette!
sen 'yat uyu' dedin ben de yaptım onu teklifsizce
ama akmayacak yaşlarım diye söz veremem..

karadan ve denizden gelmiştim oraya
bir türlü görüşemediğimiz günleri özledim
ama ikimiz de beklerdik koşma ve içme zamanını
yunusların arkasından az yollar çizmedik :)

ve bir Bulut'u kaydırmışsın bir gün ben yokken
ellerinden öpesim geldi nasıl da sahiplenirdin beni sen
ne desen haklısın ve de ne yapsan
'doğru kişi yanlış zaman' evet doğrudur belki..
ama esasen aptal bir kafa var o da benimki..

hep güçlü olman gerekti, sen hariç benim için de
ağlamadıysam giderken bir an sen tuttun yaşlarımı gözlerimin eşiğinde
basardım göğsüme battaniyenle seni
bir çocuk parkı
bir çocuk
bir de çocuk gibi deli bir kadın
artık bana kalbi donuk..

bazı sözlere cevap verilmez, vermemen gerek di mi?
verme desem, farazi desem..yalan olur gerçi..
ah girebilsem içine bir görsem etrafı
biliyorum değiştiremem, ama söz sessiz olurum..

içimi kurum kaplamış hık diyor kalıyor bir şeyler boğazımda
ben o gözlerinde gördüğüm şeyi anam avradım oldun kimsede görmedim!
insan gözleriyle nasıl ısıtır dedim dokunmadan
ki dokunsa yanarım
bir gözüme bakıyor içime dokunuyor gibi
içimi dokunsa benden olur birden sanki!
olsa başımla beraber ama artık olmaz diyorsun içime,dedin de..
'evet' deme lütfen incinir içim yine..yine..
ah sevgilim demiştin..
ağzından kaçırsan
tamam susarım..
yatıp uyurum
sarılmayacaksın bilirken yine de..
ya da nasıl istersen..

s.e.v.

napoliten

ben daha doğmamış yeni ölmüş bir bebek gibiyim
yapıştım rahmine hala içindeyim..
atmasan beni.? birlikte toprağı üstümüze çekelim..
'ben deli yatarım yalnız'

ben bardaki en güzel kadının, burnunu kaşındıran aykırı saç buklesiyim
rüzgarı severim yağmuru severim
değdirmesin bana plastik yer yer kırık dişli beyaz tarağını!

ben hiç giymeyeceğin kıyafetleri yakıştırıp sana
yolda her gördüğüm kadını 1.65 boylarında
sana benzetmekteyim..
evime gelmeden her an omzumdan tutacak olan bir 'sen' i yakalarcasına
çevirip başımı yan bakma reflexim!
ah benim kaybedilmiş bekaretim..
seni dikenler varmış.. duydun mu?

s.e.v.

eke.

o günün sabahı en çok bugünün gecesi kadar etkilemiş beni..
hatırlıyorum yaşlandığını söyleyen genç kadının tam 7 mendili gözlerinden sildi kendini
ne demek sönene kadar izlemek de izmaritleri!
pragmatist ol biraz..
koleksiyoncu olduğumu düşünmeyin
ama bir tane bile renkli gözlü sevgilim olmadı
ben de okyanuslara veyahut ağaçlara dizeler düzmek isterdim..
'ev kedisi kılığında yırtıcı hayvan' ına köpek olduğunu okuduğumda nietzche'nin
ece ayhan'ın erkek olduğunu öğrendiğim kadar üzülmemiştim..
ve şimdi anlıyorum..
hiçbir şey anlamadığımı..
bu ne yaman çelişki!
taaaaaa..............

s.e.v.

23 Mayıs 2010 Pazar

ben çocuğum hala

ben çocuğum hala
sonbaharda güneşe, dördüncü buluşmada seni seviyorum'a aldanan
her hatasından sonra özür dileyip, söz verip; aynı hatayı tekrarlayan
bir çocuğum ben, bir çocuktan daha çocuk; kendi kendine konuşup hayali arkadaşı olmayan
uyanınca üstüne bir şeyler giyen bir çocuğum, annem derdi uyanınca üşürmüş insan
bir çocuğum ki arayıp sevgilisini şarkılar dinletip heyecanlanan
bir çocuğum tasolarım var misketlerim var birbirine çarptırdığım, attığım
çizgi filmini seyretmek için erken kalkan bir çocuksam ben, mısır gevreğimi televizyon karşısında yerim
ne zaman çay içsem üstüne soğuk su eklerim
ne zaman çorba içsem üstüme dökerim
makarna yerim akşamları dinazor şekilli makarnalardan
kinder yumurtadan çıkan oyuncakları ağzımdaki çikolata bitmeden yapıp, raflarıma dizerim
bir çocuğum ben lunaparklarda gondola binenleri izlerim
vazgeçmeyecek kadar çocuğum ve her oyunda parçalanır dizlerim
bir çocuğum ben kendini büyükseyecek kadar küçük
ve takdir edilmeyince ağlayan, küsen
pamuk altında fasulye yetiştirip, kokusunu da seven filizlerinin
su yutan denizde burnu genzi yanan, denize girip kuma ulaşana kadar taşlardan koşan
akşamları sokağa çıkıp, en fazla evinin iki sokak ötesinde dolaşabilen korkmadan

her ayrılıktan sonra ağlayan, her güneşe aldanan, her güne umutla başlayan
çocuksam çocuğum ben sigara dumanı halkalarına mutlu olan
bana olan her sözüne heyecanlanan
ama her güzel gülüşe de aşık oluyorum çocuksam
çocuğum ben, ben uyuyana kadar gitme, yat yanımda.


s.e.v.

4 Mayıs 2010 Salı

alçı

sen giriyorsun mahcup mahcup bizim sokağa
yahu dedim dur! ben de bastım o yola..
sonra da her kalabalıktan sen çıkacak gibisin
böyle ürkütme beni ama..
alçım daha yeni çıktı.

ama sen

yatay yüzlerde, dikey gülüşler görmüşsündür, sevimli gelmiştir
ama sen yatağa itilmedikçe sevişmeyen bir kadısın
ve ben sadece denedim

üzülerek söylüyorum
seni imgeli dizelerde dillendirmiştim
ama sen çocuk şarkıları kadar basitleştirilmelisin